22 Ocak 2014 Çarşamba

RESİM

Sadece duvara asılı resim
Arada bir temas eder gözlerim,
Umutsuzca okurum kitabımı,
Bilirim bir şeyler değişmeyecek

Yine onları kınıyor şuurum
Kalbim, boş oturup gülmek imiydi.
Bu nesilde doğmak, nedendi gelmek,
Bilmiyorum resimde ki adamı,

Ne zaman gelecekti, gelecekler
Ne zaman gülecekti ki seneler
Her şeyimi verirdim karlı dağlar,
Sarıkamış da karlara boğulmak

Enver paşaya selam vermek ister
Her Türk bir daha dirilip yürümek
İsterdi donsa da hududa varmak.
Allah'ım yirminci asra yarat beni


                        Venhar Uras Karadeniz

16 Ocak 2014 Perşembe

Hedef

Ne Mustafacı, Ne Enverci,
Biz Türkçüyüz, mukadderci
Turan her Türk'e Vehbi,
İnkar eden ladini

Elmalar kızıl oldu mu?
mazhariyete erecek.
Meşhur-ı cihan olacak Turan.
Gün işba olacak.

Mihnet ile geldi mefhum.
Fütuhat ile boruları çalacak,
Ötüken'den Macaristan'a
Cihet verecek Dünyaya

V-U-K

4 Ocak 2014 Cumartesi

Jön Türkler



Bölüm 1 Kaçış

Güneşin aydınlatmak istediği odayı kahve rengi perdeler engel oluyordu. İçeride daktilonun kağıda her vurduğu karakter ile beden bulan Türkçü düşünceler Namık Kemal'in parmaklarıyla ritim buluyor ve şiddetle yükseliyordu. Bu akıp giden ahengi kapının tıkırtısı ile bozuluyordu. Namık Kemal başını daktilodan kaldırmış, göz bebekleri büyümüş, göz kapakları gerilmişti. Çünkü bu kapı tıkırtısı ilk sürgünü olacak ve yaşamı sürgünlerle geçecekti. Namık Kemal'in vücudu kaskatı kesilmiş bu yorgun vücudu sürgüne gidecek idi. Kapının bir kaç tıkırtısından sonra oda da durgunluk hakimdi. Derin bir nefes çekti sanki odanın tüm havasını içine çekmiş gibi ölü sessizliği. Artık o daktilonun başında ki hevesli yazar gitmiş yerine boşa çabaladığını kabul eden her şeyi geride bırakmak isteyen bir adam vardı. Yavaşça masanın üzerinde ki kağıtları topluyor ve yenilgiyi kabul ediyordu. Artık dedesinden helallik alıp Devleti Aliye'nin sürdüğü şehre gidip yorucu, düşünmeye izin vermeyen devlet işleriyle uğraşmalıydı. Kapı tekrar tıklamış Namık Kemal'in yardımcısı İsmail kapının ardından yüksek bir sesle "Efendim ben yardımcınız İsmail gire bilir miyim" Namık Kemal buruk kısık bir sesle "Gel İsmail" İsmail kapıyı açıp  içeri girdi. Kapatılan Muhbir gazetesin de yazar olan Ziya Paşa'nın dışarıda kendisini beklediğini söyledi. Namık Kemal şaşırdı çünkü Ziya Paşa Kıbrıs'a sürülmüştü İstanbul da ne işi vardı. Hemen oturduğu yerden kalkarak İsmail'e ''içeri al bekletme Paşayı'' İsmail çabuk bir şekilde kapanın diğer tarafında duran geniş omuzlu, kısık gözleriyle tebessüm eden Ziya Paşayı içeriye davet eder. Ziya Paşa içeri girer, Namık Kemal'in yüzünde ki yorgunluğu, başarısızlığı ve pes edeşi görür. Namık Kemal buyur eder Paşayı, kendisine ''Ne içersiniz Paşam'' diye sordu. Ziya Paşa gülümseyerek ''bir Türk kahvenizi içerim Kemal bey'' Namık Kemal İsmail'e seslenerek iki kahve getirmesini rica etti. Ziya Paşa hemen lafı uzatmadan konuya giren birisiydi ama karşısında yorgun ve pes etmiş biri vardı. Onu cesaretlendirmek ve kazanmak için gür ve tok sesle ''Şimdi her şeyi bırakacak mısınız? O kadar uğraşlarınızdan sonra bir sürgün için fikirlerinizden, amaçlarınızdan vaz mı geçeceksiniz?'' Namık Kemal zoraki bir gülümseyişle ''Ne yapabilirim ki Paşam, Erzurum'a gidip devlet işleriyle uğraşmak zorundayım'' Ziya Paşa kendisini anladığını ve kendisininde sürgün edildiği fakat mücadeleyi bırakmaması gerektiğini telkin ediyordu. Namık Kemal merakla ''Sahi siz nasıl olur da hala İstanbul da bulunursunuz? Kıbrıs'a sürüldüğünüzü duymuştum'' Ziya Paşa ciddileşerek ''Evet sürüldüm fakat gitmeyeceğim Kıbrıs'a, sizde Erzurum'a girmeyeceksiniz Beninle Fransa'ya geliniz orada Mustafa Fazıl Paşa bizi beklemektedir bize destek olacağını iletti'' Namık Kemal sakalına elini götürerek ''O zaman başka bir çare yoktur, Fransa'ya gitmek lazım gelir'' Ziya Paşa duyduklarına sevinir ve Namık Kemale Doğru yaklaşarak kısık bir sesle ''Ali Suavi de gelecek, Ama lazım gelir ki bir arada gözükmeyelim Marsilya da buluşup Paris'e geçeriz'' Namık Kemal bunu duyunca işin ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. İsmail, Namık Kemal'in istediği kahveleri getirmiş masaya koyarak Namık Kemalden başka bir şey isteyip istemediğini sormuştu. Namık gülümseyerek ''yok İsmail sana bir teklifim olacak'' İsmail şaşırmış dır acaba kapatılan gazetenin yerine başka bir gazete açıp kendisine görev mi vereceğini düşünürken Namık yanaklarını gererek ''Fransa'ya gitmek ister misin?'' İsmail şaşırmıştır. Ama kendisinin Ailesi yoktur tek Ailesi Namık Kemal olduğu için cevabı evet olacaktır. İsmail ve Namık Kemal İstanbul rıhtımda buluşmuş gizlice İstanbul dan Marsilya ya geçmiş rıhtımda beklemeye koyulmuştular.
çok geçmeden Ali Suavi ve Ziya Paşa da Marsilya ya gelmiş buluşup 30 Mayıs 1967'de Paris'e Mustafa Fazıl Paşa'nın yanına gitmişlerdi.